Aft ağız içinde yanak dudak dil veya diş eti gibi bölgelerde oluşan beyaz veya sarı renkli kenarları kırmızı halkayla çevrili küçük ve yüzeysel yaralardır. Özellikle yemek yeme ve konuşma sırasında rahatsızlık veren bu yaralar genellikle bir ila iki hafta içinde kendiliğinden iyileşir. Aftın kesin nedeni tam olarak bilinmese de stres hormonal değişiklikler vitamin eksiklikleri ve bazı yiyecekler gibi çeşitli faktörlerin tetikleyici olabileceği düşünülür. Tedavi genellikle ağrıyı hafifletmeye odaklanır ve topikal ilaçlar ağız gargaraları gibi yöntemlerle desteklenir.
Aft Nedir?
Aft ağız içinde oluşan ağrılı ve rahatsızlık veren bir lezyon olup bulaşıcı özellik taşımaz. Genellikle dudak, yanak içi, dil ve diş eti gibi bölgelerde görülen bu yaralar beyaz ya da sarı renkli etrafı kırmızı bir halka ile çevrili yüzeysel yaralar şeklinde ortaya çıkar. Aft oluşumunun kesin nedeni bilinmese de bazı etkenler tetikleyici olabilir. Vitamin eksiklikleri ağız içi travmalar stres hormonal dalgalanmalar ve genetik yatkınlık bu etkenlerden bazılarıdır. Hipokrat dönemine kadar uzanan tarihsel kayıtlara göre aftlar uzun zamandır bilinen bir durumdur. Genellikle 7-10 gün içinde kendiliğinden iyileşen bu yaralar çoğu zaman iz bırakmadan geçer ve tedaviye ihtiyaç duymayabilir.
Aft Nedenleri Nelerdir?
Aft yaralarının nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte çeşitli faktörlerin bu duruma katkıda bulunduğu düşünülmektedir. Bağışıklık sistemi düzensizlikleri aft oluşumunun başlıca nedenlerinden biridir; vücut aşırı tepki vererek ağız zarında küçük lezyonlara yol açabilir. Genetik yatkınlık da önemli bir etkendir; bazı bireylerde aile geçmişi aft gelişme riskini artırır. Beslenme eksiklikleri özellikle B vitamini demir ve folik asit gibi maddelerin yetersizliği ağız sağlığını olumsuz etkileyebilir. Ağız içindeki travmalar stres ve hormonal dalgalanmalar aft oluşumunu tetikleyen diğer nedenler arasında yer alır:
- Bağışıklık sistemi düzensizlikleri
- Genetik yatkınlık
- Beslenme eksiklikleri
- Yerel travmalar
- Stres
- Hormonal değişiklikler
- Alerjiler ve gıda hassasiyetleri
- Sodyum Lauril Sülfat (SLS) içeren ürünler
- Mikrobiyal faktörler
- Sistemik hastalıklar
Bunların yanı sıra bazı yiyecekler de aft yaralarının oluşmasını tetikleyebilir. Özellikle çikolata domates kahve ve narenciye gibi besinler hassas kişilerde bu yaraların çıkmasına neden olabilir. Diş macunları ve ağız bakım ürünlerindeki bazı kimyasal maddeler özellikle Sodyum Lauril Sülfat ağız mukozasını tahriş ederek aft oluşumunu kolaylaştırır.
Aft Ne Kadar Yaygındır?
Aftöz stomatit dünya genelinde en yaygın görülen ağız içi lezyonlardan biridir ve farklı toplumlarda değişken sıklıkta görülmektedir. Yapılan araştırmalara göre bu farklılık coğrafi bölgelere sosyoekonomik duruma ve bireylerin genetik yatkınlıklarına bağlı olarak değişim gösterir. Aftların dünya genelindeki görülme sıklığı %5 ile %66 arasında değişiklik gösterir. Öne çıkan bazı veriler:
- Amerika Birleşik Devletleri %0.89 (yetişkinlerde) %1.64 (çocuklarda)
- İran %25.2
- Ürdün %70
- Hindistan %21.7
- Çin %27.17
Aftların demografik özellikler açısından dağılımına bakıldığında yaş ve cinsiyet gibi faktörler önem taşır. Aftlar genellikle 10-19 yaş arası gençlerde daha sık ortaya çıkar ergenlik dönemi ile birlikte en yoğun görüldüğü yaş grubu olarak kabul edilir. İlerleyen yaşlarda ise tekrar sıklığında azalma eğilimi görülür. Kadınlar hormonal değişimlerin etkisiyle erkeklere oranla daha fazla aft sorunu yaşarlar. Adet dönemlerinde hormonal dalgalanmalar aft oluşum riskini artırıcı bir etken olarak öne çıkar. Sosyoekonomik durum aft sıklığını etkileyen bir diğer önemli faktördür; daha yüksek gelir gruplarında bu lezyonlara daha sık rastlanır. Bu durum diyet alışkanlıkları stres seviyeleri ve sağlık hizmetlerine erişim gibi nedenlerle ilişkilendirilmektedir. Ayrıca aft tekrarları gösteren bireylerin ailelerinde benzer şikayetlerin varlığı genetik yatkınlık olasılığını da gündeme getirmektedir.
Aft Oluşum Süreci Nasıldır?
Aft oluşumu ağız mukozasında meydana gelen karmaşık bir süreçtir. Bu yaralar bağışıklık sistemi yanıtı genetik yatkınlık ve çevresel faktörlerin etkileşimi sonucunda ortaya çıkar. Öncelikle bağışıklık sistemi devreye girer ve mukozada çeşitli kimyasal süreçler başlar. T hücrelerinin aktivasyonu ile mukozada iltihaplanma meydana gelir bu da aftın ağrılı ve iltihaplı bir yapıya bürünmesine yol açar. Genetik faktörler ve çevresel tetikleyiciler de bu sürece katkı sağlar ve aft oluşumuna zemin hazırlar.
Bağışıklık Mekanizmaları:
- T hücreleri
- CD4+ T hücreleri
- TNF-α
- IL-2 IL-6 gibi interleukinler
- Nötrofiller
- Makrofajlar
Genetik Yatkınlık:
- HLA-B12
- HLA-B51
- HLA-Cw7
Çevresel Tetikleyiciler:
- Mekanik travmalar
- Vitamin eksiklikleri B12 folik asit demir çinko
- Psikolojik stres
- Asidik ve baharatlı yiyecekler
- Gıda hassasiyetleri
- Mikrobiyal değişiklikler
Patofizyolojik sürecin üç ana aşaması vardır. İlk aşama prodromal evredir ve bu evrede kişi ağız mukozasında yanma veya karıncalanma hissi yaşar. İkinci aşamada yara görünür hale gelir; bu dönemde yuvarlak veya oval şekilde ortasında sarımsı fibrin tabakası olan bir yara belirir. Son aşama olan iyileşme aşamasında epitel hücreleri kendini yeniler ve yara iz bırakmadan kapanır. Bu süreç çoğunlukla 7 ila 14 gün arasında tamamlanır ve bağışıklık sistemi yaralı bölgedeki iltihaplanmayı kontrol altına alarak iyileşmeyi sağlar.
Aft Belirtileri Nelerdir?
Aft ağız içinde oluşan ağrılı ve rahatsız edici yaralarla kendini gösterir. Görünümleri yuvarlak veya oval olup ortaları beyaz ya da sarı kenarları ise kırmızı ve iltihaplıdır. Genellikle dudakların içi yanaklar dil altı ve ağız tabanı gibi keratinize olmamış yüzeylerde görülürler. Ağrıları hafiften şiddetliye değişir ve asidik ya da sert yiyecekler tüketildiğinde artış gösterebilir.
Bazı bireylerde aft çıkmadan önce yara bölgesinde yanma veya karıncalanma hissi yaşanabilir. Bu his yaralar çıkmadan birkaç gün önce başlayarak uyarıcı bir belirti olarak ortaya çıkar.
Aftlar boyut ve sayısına göre farklılık gösterir:
- Küçük aftlar
- Büyük aftlar
- Herpetiform aftlar
Küçük aftlar 10 mm’den küçük olup genellikle 7-10 günde iz bırakmadan iyileşir. Büyük aftlar ise 10 mm’den büyük olabilen yaralardır ve iyileşmeleri birkaç hafta sürebilir iz bırakabilir. Herpetiform aftlar 1-3 mm çapında çok sayıda küçük yaradan oluşur birleşerek daha büyük düzensiz yaralar haline gelebilir.
Tekrarlayan bir durum olarak aftlar kişiden kişiye farklı sıklıklarda görülür; bazı bireylerde yılda birkaç kez nüksederken bazıları daha seyrek yaşar. Nadiren de olsa ciddi aft vakalarında ateş halsizlik ve lenf bezlerinde şişme gibi sistemik belirtiler gözlemlenebilir.
Aft Nasıl Teşhis Edilir?
Aftların teşhisi genellikle doktor tarafından yapılan klinik değerlendirme ile konur. Hastanın tıbbi geçmişi incelendikten sonra ağız içindeki yaralar gözlemlenir. Aftlar tipik olarak beyaz veya sarımsı bir merkez ve etrafında kırmızı bir halka şeklinde görünür. Bu yaralar en sık yanakların iç kısmında dudak içlerinde ağız tabanında ve dilin alt yüzeyinde ortaya çıkar.
Belirtiler net değilse yaralar tekrarlıyorsa ya da başka sistemik sorunlarla beraber görülüyorsa ek testler yapılması gerekebilir. Bu testler şunları içerir:
- Tam Kan Sayımı testi
- Serum Ferritin B12 Folat seviyeleri
- Serolojik testler
- Mikrobiyolojik kültürler veya PCR testleri
- Biyopsi
Aftların doğru teşhisi için herpes stomatiti liken planus ve ağız kanseri gibi diğer ağız yaralarından ayırt edilmesi gerekir. Özellikle alışılmadık görünümdeki yaralarda biyopsi yapılması önerilir. Bu değerlendirme uygun tedavi seçeneği belirlemek açısından önemlidir.
Aft Nasıl Tedavi Edilir?
Aft yaralarının tedavisi ağrıyı hafifletmek iyileşmeyi hızlandırmak ve yaraların tekrarlamasını önlemeye yöneliktir. Farklı tedavi seçenekleri arasında topikal sistemik ve alternatif yaklaşımlar bulunmaktadır.
Yerel tedavi seçenekleri şunlardır:
- Kortikosteroidler
- Amlexanox
- Hyaluronik asit
- Kimyasal yakma ajanları
Sistemik tedavi yöntemleri arasında ise B12 vitamini takviyesi ve immün modülatörler yer alır. B12 vitamini gece yatmadan önce alınarak aftların sıklığını azaltmada etkili olabilir. Ciddi vakalarda ise kolşisin veya dapson gibi ilaçlar tercih edilebilir ancak bu tür tedaviler yan etki riski taşır:
- Alternatif yöntemler de aft tedavisinde yardımcı olabilir:
- Meyan kökü ekstresi
- Tetrahidrokurkuminoidler
Aft yaralarının oluşumunu engellemek için tetikleyici faktörlerden kaçınmak önemlidir. Özellikle asidik veya baharatlı yiyeceklerin tüketimini sınırlamak stres yönetimine dikkat etmek ve ağız hijyenine özen göstermek koruyucu önlemler arasında sayılabilir. Sodyum lauril sülfat içermeyen diş macunları da tercih edilmelidir.
Kişiden kişiye farklılık gösterebilen bu tedavi seçeneklerinin uygulanması aftın şiddeti ve sıklığına göre değişiklik gösterebilir. Tedavi sürecinde en doğru yaklaşımı belirlemek ve olası yan etkilerden kaçınmak için bir sağlık uzmanına başvurulması önerilir.
Aft Komplikasyonları Nelerdir?
Aftlar ağız içi ülserlerin tekrarlayan biçimi olarak bilinir ve çeşitli komplikasyonlara yol açabilir. Bu komplikasyonlar kişinin yaşam kalitesini düşürerek sosyal ve fiziksel hayatını olumsuz etkiler. Ağrının şiddetli olduğu durumlarda yemek yeme ve konuşma gibi günlük faaliyetlerde güçlük yaşanabilir. Aft komplikasyonları arasında;
- Ağrı
- Konuşma zorluğu
- Yemek yemede güçlük
- Ağızda kötü koku
- Enfeksiyon riski
bulunur. Aftın sürekli tekrar etmesi bireyde psikolojik olarak stres ve rahatsızlık yaratabilir. Uzun süreli ve kronikleşmiş vakalar ağız içinde diğer sağlık problemlerine zemin hazırlayabilir. Özellikle tedavi edilmediğinde bazı durumlarda sekonder bakteriyel enfeksiyonlar gelişebilir ve bu enfeksiyonlar daha derin dokulara yayılabilir. İleri düzeydeki komplikasyonlar ağız ve diş sağlığında kalıcı hasarlara neden olabilir.
Aftlara yönelik koruyucu önlemler almak komplikasyon riskini azaltmada önemlidir. Yeterli ve dengeli beslenmek stresi yönetmek ve ağız hijyenine dikkat etmek aft gelişimini kontrol altına alabilir.
Aft Tedavisi Ne Zaman Yapılabilir?
Aft tedavisi genellikle ağrıyı hafifletme iltihabı kontrol altına alma ve iyileşme sürecini hızlandırma amacıyla yapılır. Küçük aftlar çoğunlukla bir ila iki hafta içinde kendiliğinden iyileşir; ancak şiddetli ağrıya veya sık tekrar eden yaralara sahip bireylerde tedavi gerekebilir. Tedavi seçenekleri hem topikal hem de sistemik yaklaşımlar içerebilir.
Kullanılabilecek bazı tedavi yöntemleri:
- Topikal kortikosteroidler
- Amlexanox %5 macun
- Topikal anestezikler (benzokain)
- Kimyasal koterizasyon (Debakterol)
- B12 vitamini ve diğer besin takviyeleri
- Meyan kökü ekstresi (CankerMelts diskler)
- Antimikrobiyal ağız gargaraları (klorheksidin glukonat)
- Sistemik tedaviler (oral kortikosteroidler)
Bu tedaviler hastalığın seyrine kişinin genel sağlık durumuna ve aft yaralarının sıklığına göre şekillendirilir. Özellikle büyük veya sürekli tekrarlayan yaralarda uzman bir hekim tarafından yönlendirilmesi önemlidir. Ayrıca kimyasal veya güçlü ilaçlara başvurmadan önce tahriş edici yiyeceklerden uzak durmak hijyen kurallarına dikkat etmek ve düzenli ağız bakımı yapmak da destekleyici önlemler arasında yer alır.
Aft İyileşme Süreci Nasıldır?
Aft iyileşme süreci dokuların yeniden yapılanması ve ağrının azaltılması için özen gerektiren bir dönemdir. İyileşme genellikle 7 ila 14 gün içinde tamamlanır ancak yara boyutuna bireyin sağlık durumuna göre değişebilir. Tedavi sonrası süreçte dikkat edilmesi gereken bazı önemli unsurlar bulunmaktadır:
- Ağrı yönetimi için önerilen ilaçlar: Asetaminofen ibuprofen
- Bölgesel anestezikler: Benzokain içeren jeller
- Hijyen için gargara önerileri: Tuzlu su klorheksidin antiseptik solüsyonlar
- Beslenme sürecinde tercih edilecek yiyecekler: Yumuşak tahriş etmeyen gıdalar
- Kaçınılması gereken yiyecekler: Baharatlı asidik sert gıdalar
Tedavi sonrası bakımın parçası olarak ağız hijyenine ekstra özen gösterilmesi olası enfeksiyon riskini azaltmada kritik bir rol oynar. Antiseptik gargaralar ağız içindeki mikropların sayısını kontrol altında tutmaya yardımcı olurken beslenme tercihlerinin yumuşak ve nötr gıdalar etrafında şekillenmesi yaranın tahriş olmasını önlemeye destek olur. Ayrıca hastaların düzenli kontrol randevularına gitmeleri iyileşme sürecinde olası komplikasyonların erken tespiti için önem taşır. Özellikle ateş lenf bezi şişliği gibi enfeksiyon belirtilerinin gözlemlenmesi halinde doktor ile hızlı bir şekilde iletişime geçilmelidir.
Aft Nasıl Önlenir?
Aft oluşumunu önlemek için birçok etkili yöntem bulunmaktadır. Besin takviyeleri ve diyet değişiklikleri gibi önlemler ağız sağlığını desteklerken aft sıklığını azaltabilir. Düzenli olarak B12 vitamini folik asit ve demir takviyesi almanın eksikliği olan bireylerde aftların ortaya çıkma olasılığını düşürdüğü gözlemlenmiştir. Ayrıca bazı tetikleyici gıdalardan uzak durmak aft riskini azaltabilir:
- Çikolata
- Kahve
- Çilek
- Yumurta
- Kuruyemişler
- Domates
- Peynir
- Narenciye
- Asidik veya baharatlı yiyecekler
Diş hijyeninde sodyum lauril sülfat (SLS) içermeyen diş macunları kullanmak ve yumuşak telli diş fırçaları tercih etmek ağızda tahrişi azaltarak aft oluşumunu engellemeye yardımcı olabilir. Ayrıca stresin aft tetikleyici etkisine karşı farkındalık meditasyon gibi stres yönetim tekniklerinin uygulanması yararlı olabilir.
Bazı probiyotiklerin özellikle Laktobasillus türlerinin bağışıklık sistemini destekleyerek aft önleme sürecine katkı sağladığı düşünülmektedir. Hiyalüronik asit içeren topikal ajanların ağrıyı hafifletme ve iyileşme sürecini hızlandırma etkisi bulunmaktadır. Aftların sık görüldüğü durumlarda bu önlemler ağız sağlığını korumada etkili stratejiler sunabilir.
Diş Hekimi Handan Nohutcuoğlu, 1987 yılında Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden mezun olmuştur. Kariyeri boyunca birçok diş polikliniğinde çalışarak, bilgi ve tecrübelerini birleştirerek çeşitli alanlarda deneyim kazanmıştır. Şu anda Hollywood Dental’de çalışmaya devam ediyor.